22 Haziran 2012 Cuma

EDİTÖR'S




E-dergi formatıyla kurduğumuz blogumuzda adım adım ilerliyoruz. 2. sayımızı en çok okunanlara göre hazırlamaya çalıştık. Herkesten biraz her şeyden biraz diyerek bu ay kolları sıvadık ve sizin için bir çok şey araştırdık. Okuduğunuzda size bir nebze bile olsa can katabiliyorsak ne mutlu bize diyerek sizi konularımızla baş başa bırakıyoruz. Psikolojinin her şeyde, herkeste ve her yerde olduğunu unutmayalım. Keyifli okumalar :)

                                                                                                                E'den Sevgilerle  

OTİZM




 
Otizm, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan karmaşık bir gelişimsel bozukluktur. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlardan kaynaklandığı sanılmaktadır.Genel olarak her 150 çocuktan birinin otistik olduğu söylenmekle beraber FARKINDALIK yeterli düzeyde olmadığından sayı tam olarak bilinmiyor. Ayrıca, otizmin erkeklerdeki yaygınlığı, kızlardan üç-dört kat fazladır.

Ama bilinen bir gerçek var ki otizm bugün için dünyadaki en yaygın nörolojik bozukluktur.
Otizmin anne-babadan kalıtım yoluyla geçmiş olabileceğinden kuşkulanılmaktadır. Dolayısıyla, bu yönde pek çok araştırma yapılmaktadır. Ancak, henüz otizmin geni bulunabilmiş değildir. Otizmi çevresel faktörlerle tetiklendiği düşünülmektedir.. Sorun nörolojik olmakla beraber genetik özellikleri henüz tanımlanamamıştır. Otizme her çeşit toplumda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır. Dolayısıyla, bu özelliklerin hiç birinin otizmle ilişkili olmadığı kabul edilmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalar, otizm spektrum bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyo-ekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir

Ancak farkındalık tam da burada önemli. Çocuğunuzda aynı yaştaki diğer çocukların davranışlarından farklı davranışlar gözlüyorsanız kaygılanabilirsiniz. Eğer erken tanı konulur ve aile doğru bilgilendirilir çocukta uygun eğitimi alabilirse sonuçlar neredeyse yarı vakada yüz güldürücü olabiliyor. Ama bu eğitimin başlama yaşının 3-4 yaştan sonraya kalmaması, düzenli ve sürekli olması gerekiyor.
 
Hastalığın başlangıcından itibaren bilim adamlarına göre otistik çocukların beyin gelişimi daha fazla olmakta ve beyinlerinin hacimleri normal çocuklara göre %10 daha fazla olmakta. Ayrıca otizm hastası çocuklar ergenlik dönemine kadar diğer çocuklara nazaran daha hızlı bir gelişim göstermekteler.. Otizm hastası bireylerin küçük bir kısmı üstün zeka sahibiyken, çoğunluğu ise zeka gelişimini tam anlamıyla gerçekleştirememiştir.

 
Otizm, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda adı çok sık duyulan bir özel eğitim kategorisidir. Otizm terimi, zaman içinde yerini, otizm spektrum bozuklukları (ASD - autism spectrum disorders) terimine bırakmıştır. Otizm spektrum bozuklukları, yaygın gelişimsel bozukluklarla (pervasive developmental disorders - PDD) eşanlamlı olup, ileri düzeyde ve karmaşık bir gelişimsel yetersizlik anlamında kullanılmaktadır. Otizm ise, bu şemsiye altında yer alan kategorilerden yalnızca biridir. 
 
Otizm spektrum bozukluğu kavramı ile ilişkili belli başlı olgular şöyle sıralanabilir:
  • ·Otizm spektrum bozukluğunun nörolojik nedenlerden kaynaklandığı sanılmaktadır. Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin önemli bir bölümünde (yaklaşık %35), beyindeki anormal elektrik hareketlerine bağlı olarak; nöbet, istemsiz hareketler, bilinç yitimi vb. nörolojik sorunlar da görülebilir. Kendi isimleri söylendiğinde bile ilgisiz kaldıkları gibi bir sehpanın etrafında saatlerce dönebilirler.
  •  Sanıldığının aksine, otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin çoğunda, farklı düzeylerde zeka geriliği görülür. Ayrıca, zeka testlerinde, belli alanlar, diğer alanlara kıyasla çok daha geri çıkabilir
  •   Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin pek azında (yaklaşık %10), çok güçlü bellek, müzik yeteneği vb. üstün özelliklere rastlanır.

 
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2000 yılında yayımladığı kılavuza göre (DSM-IV-TR), otizm spektrum bozukluğu kapsamında beş ayrı kategori yer almaktadır:
  • ·             Otizm (Otistik bozukluk)
  • ·             Asperger sendromu
  • ·             Atipik otizm (Başka türlü adlandırılamayan otistik/yaygın gelişimsel bozukluk)
  • ·             Çocukluk dezentegratif bozukluğu
  • ·             Rett sendromu 
  Ve son olarak bu konuda büyük destekleri olup,toplumu bilinçlendirme adına verilen çabada ''tohum''vakfının emekleri göz ardı edilmiycek kadar önemlidir.Bu konuda seslerini duyurmak için oluşturdukları videoları : 

http://www.youtube.com/watch?v=TTPEvBvm7kI
Eminim size büyük oranda katkı da bulunucaktır..

                                                                                                                                             .. K’den sevgilerle..

MÜZİK RUHUN GIDASIDIR


Coldplay

1996 da kurulan, İngiliz alternatif rock müzik gurubu olan Coldplay’in 4 üyesi bulunmaktadır. grubun piyanisti, gitaristi ve solisti olan Chris Martin bas gitaristi Guy Berryman, gitarda Jonny Buckland, bataride ise Will Champion. Son albümü Mylo Xyloto Ekim 2011 de yayınlanmıştır. Benim için Coldplay demek sonsuzluk demektir. Tüm duygulara dokunabilen bir yapıyı her şarkısında sezmenin benim için onu eşsiz kıldığını itiraf etmeliyim. En sevdiğim şarkısı “ Fix You “ dinlemenizi tavsiye ederim.

                               T’den Sevgilerle..

SİNETERAPİ

Sineterapi konumuzda geçen ay Karl Menninger ve Gary Solomon'un araştırmalar sonucu elde ettiği bir filme ve bu filmin etkisine yer vermiştik. Bu ay bize göre çok önemli ve günümüzle de alakalı bir film araştırdık. Bu film herhangi bir araştırma içerisinde yer almamış fakat konu itibariyle günümüzde sıkça rastladığımız kadına şiddet konusunda bizi bilgilendiren, bilinçlendiren ve ilgilendiren bir içeriğe sahiptir. Sadece bir bayan olarak değil bir insan olarak bu konuda hassas olmamız gerektiğini lütfen unutmayalım diyerek 'Gözlerimi De Al' filmini sizler için araştırdık ve herkesin izlemesini tavsiye ederiz.



GÖZLERİMİ DE AL  (Te Doy Mis Ojos)

 2003 yılı İspanya yapımı bir filmdir. Yeni İspanyol sinemacılığının önde gelen yönetmenlerinden olan Iciar Bollain'in üçüncü uzun metrajlı filmi olan Gözlerimi de Al, bugüne kadar oynatıldığı 25'in üzerinde ülkede büyük ilgi görmüş, sadece İspanya'da iki milyona yakın izleyici çekmiştir. Katıldığı 22 festivalden 48 ödül kazanan film, aile içi şiddet konusunu gerçekçi ve oldukça duyarlı bir dille ele almaktadır. Film, Türkiye'de 2005 Haziran'ında gösterime girerek 24 hafta sinemalarda kalmıştır. Başroller Laia Marull (Pilar) ve Luis Tosar (Antonio) yer almaktadır.


Konusu ise; 'Gözlerimi de Al' filmi fiziksel ve psikolojik şiddeti açık ve anlaşılır bir dille ele almıştır. Pilar kocası Antonio tarafından fiziksel ve duygusal şiddete maruz bırakılmıştır. 'Gözlerimi de Al' filminin hikâyesinde Pilar hiçbirşeyin yolunda gitmediği bir evliliğin hikâyesini yeniden yazıyor. “Ev” dediği yer esasında bir “Cehennem”, “Aşk” ise “Acı”, seni “korumaya” yemin etmiş birinin adı “Terör”.




Kadına şiddetin bu derece çok olduğu bir ülkede yaşamak bana göre utanç verici. Erkeklerin güçsüz ve acınası olarak nitelendirdikleri kadınlar aslında dünya üzerinde büyük bir rol oynar. Her şeyden önemlisi kadınlar anne’dir. Doğurgan canlılardır ve her zaman kendilerinden önce ailelerini düşünürler. Kadınlar üzerine yazılmış yüzlerce deyim ve atasözü vardır. Kadınları bu kadar hafife almak bence acizlik göstergesidir. Kendi gücünün yetmediği, bütün sinirini çıkartabileceği bir araç olarak kadını gören erkekler, kendi söylemlerince taş fırın erkeği olduklarını sanırlar. Aslında sadece egolarını tatmin etmekten başka bir şey yapmamaktadırlar. Tarihte bile birçok örneği bulunan hükümdarların yanlarında her zaman eşleri (yani bir kadın) bulunmuştur. Her şeyi bir kenara bırakmak gerekirse hayat sandığımızdan daha kısa LÜTFEN yaşarken kıymet bilelim. Dünyadan göçüp gittiğimiz zaman iş işten çoktan geçmiş olur.’Keşke’ demeyeceğiniz bir hayat geçirmenizi dilerim.
  
                                                                                                                         
                                                                                                                 E'den ve F’den Sevgilerle.

BABA-KIZ İLİŞKİSİ




                                        Baba-Kız İlişkisi


Kız çocuğunun babası ile olan ilişki, çocuğun hem oluşacak olan karakter yapısını hem de ileride erkekler ile kuracağı ilişki biçimini belirler dememiz mümkündür. Özellikle Ödipal Dönem ( 2,5-3, 5-6 yaş) içerisinde dikkatli olmak tutarlı ve doğru tavırları sergilemek hem evlilik hem de ilerideki cinsel kimliğinin sağlam oluşması için dikkatli olunması gerekilen en önemli ilk evredir.

Bu evre için çocuğun karşı cins de olan ebeveyne yakınlık duyması da diyebiliriz. Bu evrede yaşanan çatışmalar, karşıtlıklar ve baskılar çocuğun oluşmakta olan karakter yapısında ileriki hayatında karşı cinse duyacağı zaaf vb. durumlara yol açması kaçınılmaz olmaktadır.

Ödipal dönem içerisinde kız çocuğu anneyi rakip olarak görebilir ve erkek çocuğa nazaran kız çocuğu için daha acımasız ve kötü diyebiliriz. Sebebi ise annenin ilk sevgi objesi olmasıdır. Eğer özdeşim kurulamaz da çatışmalar, karşıtlıklar vb. durumlar yaşanırsa çocuk için anksiyete (kaygı) kaçınılmaz bir son olabilir. Burada annenin çoçuğu ile ilgili olması, çocuğunda anne ile özdeşim kurduğu olumlu bir gelişim süreci yaşatılmalıdır. Babanın ise bazı aktivitelerde kızına eşlik etmesi ve paylaşımlarını arttırması olabilecek en basit ve sağlıklı yöntem diyebiliriz. Bu evre ancak sağlıklı ruh yapısına sahip bir anne ile mümkün olabilir.

                                                         T’den Sevgilerle..

ZAMANE KURABİYELERİ =)










 İnsanoğlu  her yaşta çocuktur aslında, zaman zaman çok şey hatırlarız o yıllara gidince.. Bunlardan biride şüphesiz ki  kurabiyelerdir..
   Hani  şu mutfaktan aşırıpta kıyıda köşede  ayaküstü atıştırdığımız = )









 

 Bazende özel zamanlarımız vardır: farklı düşünüp, sıradanlıktan sıyrılıp  önemsediğimizi göstermek isteriz bu özel zamanlarımızı paylaşıcağımız kişilere…

Evimizin yakınlarındaki hep tercih ettiğimiz  pastanedeki vitrinde sunulan seçeneklerden değil de daha özel bir seçim ararız, her zamanki tadı arasakta bu sefer farklılık peşindedir görselimiz =) 

En önemlisi lezzetiyle daha sonra  kaliteli malzemesiyle ve el emeği ile tamamen ev yapımı, sınırsız tasarımlarıyla sevgi dolu kurabiyelerdir…












Tamda şimdi  böyleleri yoktu bizim zamanımızda diyebilirsiniz, haklısınız da. Zaman ilerledi ve tabiki  kurabiyelerde bu değişimden nasibini aldı..Gerek tadlarıyla gerekse göze hitabesiyle çok renkli bir o kadar da çeşitli bir dünya haline geldi..







İşte tamda bu renkli dünyadan örnekler bu adreste;
https://www.facebook.com/bizimkurabiye.fujenpuhaloglu   beğeninize sunuluyor…




Bu arada değinmeden geçemiyceğim.. Bir alışılagelmişliğe son veren bu nikah şekeri yerine kullanılan nikah kurabiyerleri benim favorim= )



                                                                                                                .. K'den sevgilerle..


HAYVANLARLA GELEN HUZUR

Hayvanlar biz insanların hayatlarında önemli rol oynuyor. Her ne kadar her birey hayvanları sevmese de, onlar biz insanlar ve yaşam döngüsü için önemli varlıklar. Bir kuşun sesi sizi nasıl rahatlatıyorsa ya da gölde yüzen kuğular içinizin huzur kaplamasını sağlıyorsa engelli çocuklarımızın da yardımına yine hayvanlar koşuyor. Bu hayvanların başında Atlar ve yunus balıkları geliyor. At ile terapi, Ateoit hariç olmak üzere, Otistik, Mental Retardasyon, Spina Bifida, Down Sendromu, öğrenme bozuklukları, psikomotor gelişim gerilikleri veya işitme engeli olan 7-15 yaş arası çocuklar üzerinde gözle görülür bir etki yaratıyor.

At ile terapi ülkemizde ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Florya’da uygulanmaya başlamıştır. Daha sonraları ise; Manisa, Ankara ve Kırıkkale’de de tedavi merkezleri kurulmuştur.



Bir diğer tedavi ise, yunus balıklarıyla terapi Ülkemizde yunusla terapinin ilk uygulayıcılarından biri de Antalya Ruhbilim Okulu. 1989 yılında kurulan okulun kurucusu Dr. Murat Kemaloğlu. Bir konuşmasında konuyla ilgili olarak şunları söylemiştir: “Çocukla yunus arasında takdir ve hayranlık duygularının yoğun yaşandığı, tüm yargılardan arınmış bir ilişki oluşur. Bu ilişki çocuğa huzur ve mutluluk verir. Yapılan kontrollü çalışmalar yunuslarla yüzmenin depresyon giderici bir etki gösterdiğini kanıtlamıştır. Mutluluk maddesi denilen endorfinin arttığı, beyinde alfa dalgaları ile ilgili olumlu gelişmeler, T hücreleri denilen bağışıklık hücrelerinde ve immünglobulinlerde artış olduğu laboratuvar çalışmaları ile anlaşılmıştır.”






İstanbul Üniversitesi’nin yayınlandığı makaleye göre; Münih’te yaşayan boğulma tehlikesi geçirip uyanık koma sendromu yaşayan Kevin Zuvor Marmaris’teki 14 günlük yunusla terapisinden sonra uyanık koma sendromundan çıkmıştır. Terapiyi tamamladıktan sonra ise Kevin konuşmayı yürümeyi ve kendi başına yiyip içmeye başlamıştır.






İlla ki zihinsel veya bedensen bir engeliniz olmak zorunda değil. Onları sevin ve şefkat gösterin. Hayvanların siz onlara zarar vermedikçe, onların size zarar vermeyeceğini bilmelisiniz. Tabi arı kovanına çomak sokarsanız sizi sokar, yavruları olan herhangi bir hayvanın barınağına yanaşırsanız sizi ısırabilir veya tırmalayabilir. Nasıl biz insanlar kendimizi ve sevdiklerimizi korumak için öne çıkıyorsak hayvanlarda aynı şekilde tabi içgüdülerini kullanarak öne çıkıyorlar. Bizler dünya üzerinde düşünebilen yegâne varlığız. Lütfen bunu iyilik için kullanalım. Hayvanları sevmeyen insanların, merhamet duygusu gelişmemiş demektir.

F'den ve İ'den Sevgilerle.

FOUR SEASONS

5 yılımızın emeğini nihayet almış bulunmaktayız. Yılların koşuşturması derken bir de baktık ki o son gecedeyiz. Tabi ki de en iyi şekilde sonlandırmak istedik; nihayetinde her şeyiyle bize ait bir gece bizi bekliyordu. Aylar öncesinden hazırlıklar, koşuşturmalar, kararlar derken sonunda o gece için Four Seasons'a karar verdik. Geceyi sonlandırmak için gerçekten harika bir yer.









 
 Ve İstanbul şehrinin Beşiktaş bölgesinde yer alan Four Seasons Istanbul at the Bosphorus'ta muhteşem manzara eşliğinde kahvemizi yudumlarken 5 yılın anılarını yad etmeye karar verdik..











  Four Seasons Hotel Bosphorus’un tek restoranı Aqua'ya ilk girişte aldığımız o hoş koku bizi baştan mest etti.. Masamıza oturduktan sonra fark ettik ki masada bulunun orkideler bu hoş kokunun tek sahipleri =)









 Aqua Restoran’ın iç mimarisi; Boğaz’ın eşsiz mavisini ve dalgalarının bıraktığı izleri çok modern detaylarda saklıyor. Masa örtülerinden avizelere; duvar kağıtlarından sandalyelere kadar her ayrıntının içerisinde İstanbul Boğazı’nın etkisi hissediliyor.







 İtalyan şef Fabio Brambilla’nın Executive Chef‘liğini yaptığı restoranın menüsü Akdeniz tatlarından oluşuyor. Ağırlıklı olarak İtalyan mutfağından yemeklerin bulunduğu menü de biz direk tatlılara yöneldik..isminin hoşluğundan etkilendiğimiz ve yanda gördüğünüz  'choco choc'tatlısını ise hala unutabilmiş değiliz..







                                                                                                 K'den ve T'den sevgilerle..

KİTAB-I AŞK




 Kitâb-ı Aşk, bütün bu kavram kargaşası içinde aşkın katmanlarını, türlerini ve asaletini irdelemek, belki her düzeyden insanın gönlünde hissettiği, dimağında algıladığı ama asla net biçimde tanımlayamadığı duygularına açıklık getirmek için düzenlendi. Kitâb-ı Aşk'ın içindeki yazılar değişik zamanlarda ve farklı zeminlerde kaleme alınmış olmakla birlikte belli bir düzen ve bütünlük içinde bir araya getirilmiştir. Bazıları farklı kitaplarımızda yayınlanan bu deneme ve öyküleri okurken bütün varlığımızı ve hatta varoluşu kuşatan aşkın yüzeysel, derin ve daha derin katmanlarında küçük yolculuklar yapacaksınız. Bu yolculuklar sırasında, duygularınızın gerçekte sizi nereye doğru götürdüğü, ayağınızı bağlayan tensel arzulardan sıyrılıp platonik veya mecazî aşka doğru kanatlandığınızda kendinizi yeniden keşfetmeye başlayacağınız noktayı da bulacaksınız. Orası, belki de sizin kendinizden vazgeçeceğiniz noktadır. Çünkü canına sevgili isteyen ile sevgili için can isteyen arasında hayat yolculuğunun ta kendisi gizlidir.. dedi İskender PALA..


Ve bir çok okuycunun gönlüne harf harf işledi Aşk’ın en değerli halini.. Ne kadar anlamını anlayamadığım kelimelerle dolu olsa da en azından anladığım kadarının bile bana yeterli olduğunu hissetmek çok güzeldi. Mükemmel bulduğum divan edebiyatı gözümde daha da güzelleşti.
 İskender PALA’nın ilk okuduğum kitabıydı Kitab-ı Aşk.. Öyle ki mecazi aşk ile gerçek olan aşkı ayırt edebilme yolunu çok güzel aydınlatmış İskender PALA.. Zaman zaman dilin ağırlğından dolayı sıkıcı oluğu düşünülse de aşkın tanımını öğrendiğimizde ne kadar da eksik ve samimiyetsiz yaşanıldığı anlaşılıyor,gerçek olanı arayışa yönelten 136 sayfa incecik bir kitap.



Bir arkadaşımın şu mısrayı;
    "Ey sevgili...
Senle gerçek sevgiyi bulmayı denedim ben; ama farkettim ki sende olan sadece yansımalar ve bunlar artık yetmiyor bana.. Ben gerçek sevgiliyi istiyorum her demde. Senin vuslatın dahi bana haz vermezken onun vuslatının umudu sarhoş etmeye yetiyor.. Senin yanındaki anlık sarhoşluk bile ayıkların en ayığı vuslat sarhoşluğu yanında"
Paylaşmasıyla okuma ihtiyacı hissetmiştim kendimde ve kitabın daha ilk sayfalarında doğru sayfalar arasında olduğumu anladım..
Bu yorumlarım sizde ne gibi duygular uyandırdı bilemem ama bu mısrayı en az iki kere okumadan bırakmıycağınızı biliyorum..


                         Huzur gönlünüzden,sevgi kalbinizden,kitab-ı aşk elinizden düşmesin..
                                                                    

                                                                                                             .. K’den sevgilerle..
                                                                                           



SAĞIKLI YAŞAM


Sağlıklı Yaşam için SPOR

                                                                                          


Gün geçtikçe dünyadaki obez birey sayısı artmakta, yiyeceklerdeki katkı maddeleri, trans yağlar, fastfood yiyecekler ve son zamanlarda gündeme gelen tarım ilaçlarının sebze ve meyveler üzerindeki etkisi aynı zamanda GDO’lu hayvan üretimi, insan metabolizmasını olumsuz etkilemektedir. Sağlığımızı korumak için yediklerimize dikkat edip spor yapmalıyız. Bireyler farkına varmasa da spor insan hayatında önemli yer tutar. Bireyin kendini iyi hissetmesi çok önemlidir. Bazen yorgun, bıkkın bazen de üşengeçliğimiz yüzünden her şeyi erteleyen insanlar olabiliyoruz. Oysaki zamanı iyi değerlendirdiğimiz de, doğru adımlar attığımızın farkına varıp daha enerjik ve verimli olabiliriz.

Spor sağlıklı beslenmenin yanında yapılabilecek bedenimiz için olumlu bir pekiştireçtir. Aklınızda bulunması gereken bir bilgi olarak söylemem gerekir asla ama asla daha sonra devam ettiremeyeceğiniz spor hareketleri yapmayınız. Yapmanız sonucunda bu durum size sarkma ve yağ toplanması olarak geri dönecektir. Ve sporla kilo vermeyin sporu sağlıklı kalmak ve sıkılaşmak için yapın. Kendinize her zaman, zaman ayırın. Unutmayın spor bedeniniz için önemli olduğu kadar iç organlarınız içinde bir o kadar önemlidir. Aşırı kilo kendinizi hantal hissetmenize kollarda ve ayak altlarında karıncalanmaya neden olur. Ciddi sağlık sorunları yaşayabilirsiniz. İç organlarda yağlanma, damar tıkanıklığı, kolesterol, tansiyon ve daha birçok rahatsızlık birbirini takip eder. Her şey sizin iradenizin elinde. Neden başaramayasınız

Sizlere memnun kalabileceğiniz bir spor merkezi de tavsiye etmekten keyif duyarım;                         FLAMİNGO GYM (www.flamingogym.net) uzman kadrosu ve temiz ortamıyla başarılı bir fitness merkezidir.


F’den Sevgilerle.


MUHTEŞEM KONSER

Ve sonunda aylarca konuşulan konser Türkiye'deydi.



Dünya Starı Madonna 47 tır ve 3 uçakla bu sefer ki durağı İstanbul'du. Geleceğini duyan tüm hayranları ilk haftadan tüm biletleri tüketti. Türk Telekom Arena'nın ev sahipliği yaptığı bu konser izleyenlere mükemmel bir gece yaşattı. Yaptığı her performansıyla, söylediği her şarkıyla kendini izleyenlere hayran bırakan Madonna, İstanbul'a ve bu ilgiye kendisinin de hayran kaldığını ifade etti. Bu büyük, çoşkulu ve heyecan dolu gece de bize göre bir gururu daha yaşadık. Hayran kaldığımız, izlemeye doyamadığımız konserin bir de arka planı vardı; bu arka planda gardırop asistanı olarak görev alanlardan 4 kişiden biri de Buse Terim'di. Kendi mesleği için aşkla hiç durmadan çabalamaya, tecrübe kazanmaya devam eden arkadaşımızı tebrik ediyor; başarılarının devamını diliyoruz. Bu mükemmel tecrübeyi samimi diliyle anlatan ve heyecanını bizlerle paylaşan Buse Terim'e Teşekkür ederiz; bu başarısına ve bu heyecanına ortak olmak isteyenler için ve detaylı tüm bilgiler için http://www.buseterim.com.tr 'yi ziyaret etmelerini kesinlikle tavsiye ediyoruz.
                   
                                                                                                               E'den ve İ'den sevgilerle.

1SOSYAL MEDYA


Kendimi bildim bileli medya sektörüne oldukça fazla ilgiliyimdir. Son zamanlarda bu ilgim sosyal medya üzerinde çok fazla etkili olmaya başladı . Günlerce, saatlerce vakit ayırabilmeme rağmen takip edemediğim çok şey var. Sosyal medya adeta insanların can damarı olma haline geldi, arkadaşlık siteleri, paylaşım siteleri, o kadar aktif ki bazen hızına yetişemiyoruz. Facebook, twitter ve buna benzer sitelerden bahsetmiyorum bile.. Geçen gün internette gezerken bir site gördüm. Kurucusuyla hemen iletişime geçtim. Gerçekten harika bir insan ve sosyal medyaya extra can katacak biri. Adeta tüm yeniliklerle var olmaya çalışan bir ekip kuruyor. İşin en güzel yani bu ekibe isteyen herkesi belli koşullar eşliğinde davet ediyor. Sadece bu özellikleriyle yetinmeyip Türkiye'de bir ilk olarak blog dizini oluşturmuşlar. İstediğiniz kategoriden istediğinizi blogu seçip hem oy verebiliyor hemde kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Bu blog dizinine tabi ki bizde hemen dahil olduk; kategori olarakta psikoloji, kişisel gelişim ve yaşamı seçtik. Sıkılmadan doya doya gezdiğim hatta videolarını izlemekten hoşlandığım bu siteyi sizlerle de paylaşmak istedim. Mutlaka ziyaret etmelisiniz; hatta dilerseniz bizim blogumuz içinde oylamaya katılabilirsiniz. Ben bu siteyi ziyaret ettiğimde çok memnun kalmıştım; umarım sizde memnun kalırsınız.

Blog dizini için, http://www.1sosyalmedya.com/blog-dizini/
Tüm siteyi ziyaret etmeniz, http://1sosyalmedya.com/
Facebook üzerinden iletişim için https://www.facebook.com/1sosyalmedya

                                                                                                                       E'den sevgilerle.