5 Mart 2013 Salı

EDİTÖR'S

Bazen öyle bir an gelir ki hiç ummadığınız bir anda hiç ummadığınız şeyler çıkar karşınıza aslında çok uzun süredir beklediğiniz şeylerdir, o an beklemekten vazgeçmişsinizdir; olmuştur. Biri vardır yıllarca ona ulaşmaya çalışırsınız sonra onun aynısından bir tane karşınıza çıkar geçmişi yok edip geleceğe ışık tutar. Bu anlar ömrümüzün en önemli en özel anlarından biridir doya doya yaşar mısınız bilemem ama doya doya hissetmenizi tavsiye ederim. O an duygularınızı hislerinizi kontrol edemiyorsanız bile buna kendinizi zorlayın çünkü tüm bu olanlar yaşanıp bittikten sonra geri kalan bir bardak çayınız ve hissettikleriniz olacaktır. İlla ki olumlu bir his yaşayacaksınız diye bir şey yok, olumsuzda olabilir ama siz hissetmekten asla vazgeçmeyin. Bazen canınız çok yanacak bazen ise canınızı koyacak yer bulamayacaksınız ama o anlar bittikten sonra hissettiklerinize sahip çıkın. Hatta size bir tüyo birbirine benzeyen çok yol çıkacak karşınıza ama siz yine de ön yargılarınız olmadan o yola girmek istiyorsanız girin, yine aynısı olacak ben biliyorum diye düşünmeyin çünkü bazen aynı yollarda bile bambaşka hislere tanıklık edebiliyoruz.

Yollarda kendinizi keşfetmeyi unutmayın.


                                                                                                                              Elif Duruk

ŞİZOFRENİ BÖLÜM V

Çok ders çalışmak, okumak şizofreniye neden olur mu?
Olmaz ancak bazı durumlarda nedenle sonuç birbirine karışabilmektedir. Kişi hastalığın özellikle erken dönemlerinde dış dünyadan uzaklaşırken belirli bir konuya aşırı zaman ayırabilir. Felsefi ya da dini kitaplar, ibadet, aşırı spor, aşırı ders çalışmak, banyo yapmak gibi. Ancak bunlar hastalığın nedeni değil, şizofreninin gidişi sırasında ortaya çıkan durumlardır.
Fazla mastürbasyon yapmak şizofreniye yol açar mı?
Açmaz. Ancak yukarıda belirtildiği gibi kişinin dış dünyaya ilgisi azaldıkça cinsel doyum için de çevresindeki kişilere ilgisini yöneltemeyecektir. Kendi bedenindeki değişikliklerle aşırı ilgilenme ( sürekli aynayla yüzünü incelemek gibi) ya da fazla mastürbasyon yapma bu sürecin sonudur. Hastalığın nedeni değildir.

Şizofreninin sebebi nedir?
Hastalığa yol açan tek bir neden yoktur. Hastalığın farklı tiplerinde farklı nedenlerin ağırlıklı rol oynadığı söylenilebilir. Ayrıca şizofreni hastalarının beyninde saptanan değişikliklerin hastalığın nedeni mi,  sonucu mu olduğu da tartışmalıdır. Çocuklukta, harta anne karnındayken beynin normal gelişmesinden sorumlu genlerin görevini yapamamasının o kişiyi ileride şizofreniye yatkın olduğu düşünülmektedir. Bu genlerin etkisini olumsuz yönde etkileyen pek çok durum hastalığa da yatkınlık sağlıyor denebilir. Örneğin hamilelikte ciddi beslenme bozukluğuna ya da viral enfeksiyonlara maruz kalma, baba yaşlının ileri olması nedeniyle oluşabilen kromozom bozuklukları hastalık riskini arttırmaktadır. Ancak bu tür risk etkenlerine sahip olanların da çok azında sonradan şizofreni görülmektedir.

Kaynak:  JANSSEN-CILAG a division of Johnson &johnson


Psk. Feza OKTAY

ÇOÇUKLAR için KUM'da OYUN TERAPİSİ

Kum'da Oyun terapisi; Hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını kum terapisinde kullanılan minyatürler desteklemektedir; çocuğumuz ona sunulan yüzlerce minyatürden istediklerini seçerek kumda tüm iç ve dış dünyasını bize sunar; kum terapisi seanslarında onu yalnızca tanımakla kalmayıp dünyasında yaşanan duygusal ve davranışsal problemlerini  tanır, tedavi etme sürecine başlarız. 
Klinik alanlardaki kullanımları dışında okullarda,aile danışma merkezlerinde  bireysel danışma sürecinde özellikle kendisini sözel olarak ifade edemeyen çocuklarda kum oyunu terapisi oldukça etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Oyun ve oyuncaklar yolu ile kendini ifade eden çocuklarla aynı dili kullanarak iyileştirici etkisini ortaya koymayı amaçlar. Carol ve Byron, her oyuncağın çocuklar için farklı anlamlar taşıdığını tespit etmiştir. Çalışmalar sırasında yaptıkları oyuncak seçimi ve bu oyuncaklar ile oynama şekilleri yaşadıkları sorunun ortaya çıkmasında ve çözülmesinde büyük rol oynar. Örneğin tabancayla oynayan bir çocuk öfkesini ifade etmeye çalışıyor olabilir ya oyuncaklar ile kale, şato yapan bir çocuk yüksek ihtimalle kendini güvende hissetmiyordur ve güvenli bir alana ihtiyaç duyuyordur. Arabalarla oynayan bir çocuk tehlikeli bir yerden uzaklaşmaya çalışıyor ya da maceracı ruhunu ortaya koyuyor olabilir. Evcil hayvan oyuncakları genellikle aile, ilişki, korunma gibi anlamlar taşır.
AMA
Dikkat edilmesi gereken hiçbir oyuncağın kesin bir anlamının olmamasıdır. Çocuğun nasıl bir ruh hali ile oynadığı oyuncakların ve kurulan oyunların anlamını değiştirir. Çocuğun nasıl bir dönemde olduğunu akıldan çıkartmamak gerekir.

 Peki ne zaman aileler oyun terapisine ihtiyaçları olduğunu anlayacaklar? 
Ailenin çocuğa vermeye çalıştığı disiplin çocuğun davranışlarına yansımıyor ve aile kendini çaresiz vebunalmış hissediyorsa o zaman yardım alınabilir. Çocuğun davranışının yaşanan bir olay karşısında ani değişmesi, çocuğu ailenin başından beri ” zor çocuk” olarak değerlendirmesi, kimi zaman zor bir hamilelik ya da doğumdan kaynaklanan sorunların etkisinin çocukta hissedilmesi..
Kısacası çocuğunuzun dünyasını anlamaya çalışmada en büyük yardımcı terapi şekli diyebiliriz. 
Ayrıca,bu yöntemin en güzel yanlarından bir tanesi yaş sınırlamasının olmaması ve aile danışmanlığı terapisinde de çiftlere uygulanabilmesidir. 

 İLGİLENENLER İÇİN:
Kum'da Oyun Terapisi PSİKOLOJİK TESTLER DERNEĞİ'nde uygulanmaktadır.
İletişim için: 0533 777 51 84 nolu telefondan ulaşabilirsiniz.
                                                                                                          ..Kevser APARI..

GÜVEN YADA GÜVENSİZLİK

Psikoloji eğitimi aldığım sürece bin bir türlü kuramcı ve kuramlarla tanıştım. Bunların içinde en çok ilgimi çeken Erik Erikson'un insanın sekiz evresi kuramıydı.



Erik Erikson (1902-1994), ego psikolojisinin en önde gelen kişileri arasında yer almaktadır. Erikson, Freud’un psikoseksüel gelişim olarak tanımladığı ve cinsel gelişmeyi temel alarak hazırladığı gelişimi, psikososyal kuram adı altında yeniden incelemiş, bu gelişimi insanın sekiz evresi olarak ele almıştır. Her evrede benliğin karşılaştığı bir olumlu benlik, bir de bunun karşıtını belirtmiştir.




8 evreden 1. evresi olan Güven yada Güvensizliktir. Bu evre bebeklik döneminin 0-1 yaş arası oluşumunu gerçekleştirir. Freud'a göre de bu dönem oral dönemin karşılığıdır. Çocuğun bu dönemde ilişki kurduğu en önemli kişi anne veya anne yerine geçen kişidir. Eğer bebek bu dönemde anne ve bebek ilişkisinde süreklilik ve tutarlılık sağlayabilirse, çocuk annenin kendisini seveceğinden ve terk etmeyeceğinden emin olma duygusuyla gelişir; yani  bebekte güven duygusunun temeli oluşturulmuş olur. Eğer bu dönemde aksi durum gerçekleşirse o zaman temelde oluşan bir güvensizlik meydana gelmiş olur ki bu da bebeğin gelişimindeki tehlikeli bir durumdur.



Anne ve bebek arasındaki bu güven duygusunun gelişmesi için bebeklerimizi büyütürken onlarla kaliteli ve sağlıklı zaman geçirmeye dikkat edelim. Bebektir veya çocuktur ne de olsa anlamaz demeyelim; onların bizden daha iyi hissettiklerini, unutmayalım. İhtiyaçları olan bir anne ve güven duygusudur; bu duyguyu zamanında bebeklerimiz de geliştirmeli, beklentilerini karşılamalıyız. İleride sağlıklı bir birey yetiştirmenin en önemli aşamalarından biri de güven duygusundan geçmektedir. Bebeklerinizle kaliteli zaman geçirmenizi dilerim.
                                                                                                                    Elif DURUK

"ZEBRALAR NEDEN ÜLSER OLMAZ?"




   Bu ayki kitap önerimiz ünlü Stanford Üniversitesi Profesörü Robert Sapolsky’den “Why Zebras Don’t Get Ulcers?” yani “Zebralar Neden Ülser Olmaz?” Sapolsky kitabında neden zebraların değil de insanların ülser olduğu sorusunu çağımızın problemi stresi irdeleyerek cevaplıyor, hem de bunu oldukça eğlenceli bir üslupla yapıyor. Sapolsky araştırmalarına ve hayvanlar üzerindeki uzun gözlemlerine dayanarak bize düşmanımızı yakından tanıma imkanı sunuyor.


    Peki Sapolsky’e göre Zebralar neden ülser olmaz? Bir Zebra için stres bir aslanla karşılaştığında baslar ve zebranın vücudunda aslandan kaçmasına yardımcı olacak her mekanizma aniden devreye girer. Sapolsky’nin kitabında detaylı olarak açıkladığı bu mekanizmalar en temelde vücudun sindirim, yenilenme, üreme gibi işlevlerine ara vererek tüm enerjisini kaçma eylemine yönlendirmesine olanak verir. Sonuçta zebra ya yakalanır ya da kurtulur ve stresin tüm semptomları yok olur. Zebra aslanın karşısına bir daha çıkabileceğini düşünmeden gayet rahat bir şekilde günlük hayatına devam eder. Sapolsky’e göre bizler de strese karşı zebralarla aynı tepkiyi veriyoruz fakat bir farkla- stres bizim hayatlarımızda uzun süreli hatta kalıcı bir etken. Zaman içinde stresin tetiklediği bu mekanizmalar ülserden kalp rahatsızlıklarına, depresyondan kansere kadar uzanan rahatsızlıklara neden olabiliyor. Okurken Sapolsky’le adeta sohbet ediyormuş gibi hissedeceğiniz ve psikosomatik rahatsızlıklar hakkında yepyeni bir bakış açısı kazanacağınız bu kitabi bir an önce edinmenizi tavsiye ederiz. Keyifli okumalar…

                                                                                                 Irem Nur'dan Sevgilerle...

AŞK-I NEBİ VE ZİKİR TANELERİ



Hat Sanatına gönül vermiş ve öğrenmekte olan biri olarak geçtiğimiz günlerde Aşk-ı Nebi ve Zikir taneleri isimli hat ve tespih sergisine gittim. Bu sergi haberini duyduğumda en heyecanlı anlarımdan birini daha yaşamıştım. Geleneksel Sanatlar, el emeği olan sanatlar hatta diğer tüm sanatların çok kıymetli olduğuna hatta ruha, bedene büyük katkı sağladıklarına inananlardanım.





Lütfü Kırdar Kongre Merkezinin açılışını üstlendiği Aşk-ı Nebi ve Zikir taneleri sergisi, Dünya'nın en büyük hat ve tespih sergisi olmuştur. Başbakanlık himayesinde açılan sergi, yaklaşık 200 adet Hilye-i Şerif ve 300 adet değerli materyallerden üretilmiş tespihten oluşmaktadır. Serginin hazırlanmasın büyük emeği geçen Mehmet Çebi'ye bizde buradan saygılarımızı sunarız.


Sergide birbirinden güzel eserler bizleri bekliyordu. Sakin, sessiz fakat çok şey anlatan eserlerdi bunlar.. Her bir saniyesini doya doya yaşamaya ve her bir eseri tane tane incelemeye, anlamaya çalıştım.. Nasıl bir emek, nasıl bir huzurdur bu emeklere yakından tanıklık etmek kelimelerle anlatmak mümkün değil; zaten kapıdan içeri girdiğinizde nasıl bir görsel şöleninin sizleri beklediğini anlıyor, ruh doygunluğunu hissediyorsunuz. Her biri o kadar özenle ve öylesine aşkla hazırlanmıştı ki adeta verilen emek tane tane sergileniyordu.



Tüm eserlerin elbette ki birbirinden kıymetli sahipleri vardı; özel insanların ellerinden çıkan, yüreklerinden dökülen güzel eserlerin varlığına tanıklık ettik. İçlerinden benim gönlüme en çok hitap eden isimler ve eserleri ise şunlardı; Hasan Çelebi, Levent Karaduman, Gürkan Pehlivan, Zeynep Çolak oldu. Sergide tanıklık ettiğim bu görsel şölenin bir kısmını gitmeyenler veya bir daha görmek isteyenler için yayınlamak istedim. Tadı damağımızda kalan bu serginin her yıl düzenlemesini umut ederek, sizleri eserlerle baş başa bırakıyorum. Muhabbet gözlerinizden eksik olmasın.


                                                                                                         
                                                                                                             Elif Duruk

SİNETERAPİ



Bu ay ki Sineterapi sayfamızda Kuzuların Sessizliğinden bahsetmek istedik. Kuzuların sessizliği tür olarak psikolojik ve gerilim içeriklidir. Başarılı kadro ve konusuyla büyük etki yaratmış nadir filmlerden bir tanesidir. Film hakkında sizleri biraz bilgilendirdikten sonra kesinlikle izlemenizi tavsiye ederiz.



THE SILENCE OF THE LAMPS KUZULARIN SESSİZLİĞİ:
Yazar Thomas Harris'in aynı adlı romanından beyazperdeye aktarılan, yönetmenliğini Jonathan Demme'nin yaptığı, 1991 yapımı psikolojik gerilim türünde bir film.
1992 yılında 7 dalda Oscar'a aday olan film, yönetmenine ve başrol oyuncularına altın heykelciği getirirken; en iyi film ve en iyi senaryo uyarlaması dalında da ödüle layık görülmüştü. Filmde başrol oynayan Jodie Foster 30 yaşına gelmeden iki oscar kazanan nadir oyuncular arasına girdi. Anthony Hopkins, bu filmdeki toplam 16 dakikalık performansıyla en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kazandı. Ki bu süre, bir oyuncunun bir filmde gözüktüğü en kısa süredir. En iyi film Oscarını alan tek korku filmidir.
FBI'daki eğitimi devam eden Clarice Starling (Jodie Foster) yüksek güvenlikli bir tımarhaneye girerek bir psikiyatristken yamyamlık yapan bir kitle katiline dönüşen Hannibal Lecter'in (Anthony Hopkins) hastalıklı zihninin derinliklerine inmeye çalışmaktadır. Starling'in bir seri katili yakalamak için ipuçlarına ihtiyacı vardır. Ancak ne yazık ki, Lecter ile yaşadığı Faustiyen ilişki sonunda onun kaçışına sebep olur ve artık iki ayrı seri katil karanlıklarda serbest dolaşır.





Psk. Elif DURUK & Psk. Feza OKTAY

IBRAHIM MAALOUF: PARİS VAROŞLARINDAN JAZZ’İN ZİRVESİNE UZANAN EZGİLER




     Lübnan kökenli Fransız trompet sanatçısı İbrahim Maalouf jazz muzige yepyeni renkler katan parçalarıyla dinleyenleri sanatına hayran bırakıyor. Çoğumuz için arabesk jazz düşünmesi zor bir konsept olabilir. Fakat İbrahim Maalouf trompet notalarını arabesk ezgilerle öyle tadında harmanlamış ki her şarkisini dinlemek ayrı bir keyif. Maalouf kimi zaman Maeva in the Wonderland gibi hareketli parçalarıyla içinizi kıpır kıpır ediyor kimi zaman ise Beirut gibi içli (hatta “damar” tabir edebileceğimiz) çalışmalarıyla sizi duygu dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Dünya çapında müzik otoriteleri tarafından ödül yağmuruna tutulan sanatçı Diasporas (2007), Diachronism (2009), Diagnostic (2011) ve WIND (2012) adlarında dört albüme imza attı. Hem beste ve aranjmanda yeteneğiyle hem de kendine özgü trompet performansıyla Jazz severlerden övgü alan İbrahim Maalouf’u dinlemenizi kesinlikle tavsiye ederiz…



Irem Nur'dan sevgilerle...

MERVE ERDOĞAN



Son günlerde özellikle de sosyal medya da fotoğrafçılar almış başını gidiyor; eline makineyi alan ben fotoğrafçıyım mı diyor nedir durum anlayamadım gitti.Fotoğraf çekmekten, bakmaktan ve incelemekten  mutlu olan biri olarak  geçen gün profilini ziyaret ettiğim bir arkadaşımdan söz etmek istiyorum.







Merve Erdoğan, kendisi kişilğiyle her zaman dikkatimi çekmeyi başarmış nadir arkadaşlarımdan biridir. Profilini ziyaret ettiğimde çektiği ve eklediği tüm fotoğraflara bakma fırsatı buldum. Her bir kareye yansıttığı o özgün tavrını, tarzını ve enerjisini görmemek mümkün değildi. Mervenin çektiği fotoğrafları gezerken o an içimden ''Ben olsam bu çalışmalarımı değerlendirirdim'' dedim ve kısa bir süre sonra baktım ki kendine ait sayfalar açmış ve bir de üstüne projeler üretmeye başlamış. Çok mutlu oldum!





Merve, fotoğraf çekerken yaşayan, bir fotoğrafı yıllar sonra dahi olsa her bakana ayrı ayrı duygularla hissettiren, fotoğrafı canlı tutan bir de üstüne ki bu benim en çok sevdiğim yanı, her kareyi fotoğraflamayan nadir fotoğrafçılardan biri olduğunu düşünüyorum. Herkes fotoğraf çekebilir, herkes yayınlayabilir, herkes bu işin içine dahil olabilir fakat mervenin bunlardan farkı; Merve, çok görüyor, az çekiyor, net yansıtıyor.













Önümüzdeki aylarda yeni bir projelere imza atmaya hazırlanan Merve, aynı zaman da Psikolokum okuyucuları içinde harika bir proje düzenledi.





Siz de bu özel insanla iletişim kurmak, fotoğraf çekmek, fotoğraf çekilmek veya projelerine  dahil olmak istiyorsanız; iletişim için:


http://www.merverdogan.com/

https://www.facebook.com/merveerdoganp?ref=ts&fref=ts
                                                                                                       
                                                                                                             Elif DURUK


TABİATTAN GELEN MUCİZE

Unutmayın bunlar ufak bilgiler, sağlık sorunlarınız için mutlaka doktorunuza başvurunuz.


AYVA YAPRAĞI

Latince Adı: Cydonia oblonga Miller
Familyası: Rosaceae
Tanımı: 5-6 metre yüksekliğinde, Mayıs-Haziran aylarında beyaz ve pembe çiçekler açan bir meyve ağacıdır. Yaprakları kurutularak kullanılır.
Yetiştiği Yer: Bütün Anadolu’da özellikle batı bölgelerinde daha fazla olmak üzere yetiştirilir.
Kullanımı: Ayva çiçeği kaynatılıp içildiğinde annelerin sütünü artırır, kalbi güçlendirir ve baş ağrısına iyi gelir. Ayva kabuklarının kaynatılıp içilmesi, idrar yolu iltihaplarında iyileşmeyi hızlandırır. Ağızdaki yaralar, boğazdaki şişlik ve ağrı için ayvanın kendisi ya da yapraklarının kaynatılıp suyu ile gargara yapılabilir. Ayva yaprakları çay gibi demlenip içildiğinde sakinleştirir ve uykusuzluğa iyi gelir. Bel gevşekliğinde, ateşte pişirilip yenir. Kalp çarpıntısında, çiçekleri kaynatılıp suyu içilir. Basurda, yaprakları kaynatılıp içilir. Ayva yaprakları kaynatılıp banyo yapılırsa, sinirleri teskin eder. Suda pişirilip yenir ve suyu içilirse ses kısıklığına iyi gelir. Bağırsak gazını ve ağız kokusunu gidermede etkendir. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirici özelliktedir ve incebağırsak iltihabını giderir.

Psk. Feza OKTAY 

AB GRUBU



Faydalı olan yiyecekler (Aynı zamanda en emniyetli ilaçlar) :

  • Koyun ve hindi eti, kırmızı levrek, sardin, morina, bey balığı, makrel ve ton balığı, taze yumurta,
  • Yoğurt, beyaz peynir, eski kaşar, keçi ve koyun sütü ve peyniri,
  • Karabuğday ürünleri ve ekmeği, yulaf ürünleri ve ekmeği, pirinç ürünleri ve ekmeği, yumuşak buğday (eski turk buğdayı) ürünleri ve ekmeği,
  • Zeytinyağı ve ceviz yağı, ceviz, yerfıstığı, zencefil, ginseng, kuşburnu, papatya, körri, yeşil çay, kimyon, keten tohumu
  • Yeşil mercimek, salatalık, karnabahar, beyaz lahana, patlıcan, kırmızı pancar, semizotu, çiğ ıspanak, karalâhana, marul, havuç, pazı, brokoli, , sarımsak, soğan, kereviz, deniz lahanası (laminarya), maydanoz ve her türlü yeşil yapraklı sebze
  • İncir, üzüm, kiraz, vişne, erik, greyfurt, limon, mürdüm eriği, karpuz, kivi, ananas, yerelması, pekmez, magnezyum sülfat (İngiliz tuzu)
Zararlı olan yiyecekler:
  • Tavuk ve her et (koyun ve hindi hariç), deniz hayvanları
  • Mısır ve ürünleri, çavdar ekmeği, buğday tip 405–550 (durra) ve ürünleri, susam ve ürünleri, kavrulmuş ve bekletilmiş kuru yemiş
  • Börülce fasulye, ayçiçeği çekirdekleri, pul biber ve her biber, kara ve beyaz biber, domates salçası, şarap sirkesi, enginar, turp, piyasa zeytinler, her türlü sıvı yağ ve katı yağ (zeytinyağı ve ceviz yağı hariç),
  • Siyah çay, kahve, Portakal ve suyu, nar ve suyu, muz, avokado, aloe vera, anason, Hindistan cevizi
  • Tereyağı, dondurma, süt, Jelâtin, bayat yiyecekler, hazır yiyecek ve içecekler, früktoz, glikoz, mide ve bağırsaklarda gaz oluşturan her yiyecek
Yenebilenler:
  • Havyar
  • Arpa ekmeği, keten tohumu, kekik, nane, arpa ve ürünleri, Antep fıstığı, badem
  • Kırmızı mercimek, beyaz fasulye, barbunya, pırasa, domates
  • Kayısı, dut, kavun ve "Zararlılara girmeyen yiyecekler, meyve ve sebze
Tedavi:  

Dikkat! Zararlıları unut! Onlar senin için hastalıktır. Tavuk, mısır, soda, gazoz ve tüm karbondioksit içeren içecekler, glikoz ve früktoz içeren hazır içecek ve yiyecekler senin düşmanların!
Karışık et (salam, sucuk, sosis gibi);süt ürünleri et ve balık ile; fasulyeyi yoğurt ile yeme! Hazım bozulmasına, zehirli kalıntı oluşturmasına, karaciğer hastalıklarının başlamasına yol açma! Eti azalt! Proteinlerin haftada: 1- 2–3 defa hindi veya koyun eti, 1- 2–3 defa balık, 1- 2 defa tazeyumurta, 3–4 defa peynir, hemen hemen her gün yoğurt (ev yoğurdu!), 1–2 defa yeşil mercimek olsun.
Sarımsak yutmaya kendini alıştır! İlk önce 3 diş, sonra 30 dişe kadar çoğalt. Böylece yılda 1–2 defa 21 günlükten sarımsak kurları yap. Ama 1-3 diş her akşam yutmayı hiç bırakma. Yeşil sebzeyi çoğalt! Senin durumunda çiğ ıspanak, maydanoz, semizotu, soğan her gün, brokoli haftada 2–3 defa yemek lazım.
Havuç ve havuç suyu, kırmızı pancar ve kırmızı pancar suyu yıllarca kullanmak lazım. Karpuz mevsiminde karpuzu tüm hastalıklara karşı büyük nimet olarak gör! ‘Faydalılar’da belgelenmişler senin için en kuvvetli ilaçlardır. Sebze ve meyvenin genetiği değiştirilmemişolmasına dikkat et.
Hazır yiyecek ve içecekler, parfüm, temizleyici maddeevine alma! Onlar genetiği değiştirilmiş ürünleri içerir. Alerjilere, bugüne kadar bilinmeyen hastalıklara yol açarlar.

                                                          
                                                                         ..Kevser APARI..

RUMELİ KALE CAFE




    Boğaza karşı mükemmel bir kahvaltı için tercih edebileceğiniz lezzet dolu ve bir o kadar da sıcak bir mekan Kale Cafe. Biz beş arkadaş olarak uzun bir sureden sonra ilk kahvaltımızı burada yapmayı seçtik ve çok da iyi bir seçim yaptığımızı gördük. Mekânın ününü bilenler çok erken saatlerden itibaren masaları doldurmaya başladığı için çok geçe kalmadan biz de yerimizi aldık. Cam kenarındaki masamıza kurulup çeşit çeşit omletler, menemenler, kahvaltılıklar arasından siparişlerimizi verdik. Hem mükellef bir kahvaltı yaptık hem de doya doya boğazı izledik. Web sitesine girdiğinizde “Sabah kahvaltısı için bir Türk daha ne ister?” diyor, ve eğer Kale Cafe’ye gittiyseniz biliyorsunuz ki isteyebileceğiniz herşey orada mevcut. Denemenizi tavsiye ederiz…

                                                                                http://www.kalecafe.com/


Bu güzel mekanla bizi tanıştırdığı için sevgili dostum Kevser Aparı'ya teşekkür ederim.

İrem Nur'dan sevgilerle...




MERVE BUTİK TASH

Bu ürünlere bayılacaksınız!


Mart ayına girmiş olmamız Baharın başı Yaz geliyoooor'un habercisi oldu. Ben bile kışları seviyor olmama rağmen bu kış sanki diğer kışlara göre biraz daha fazla üşüdük :)  o yüzden baharın ve yazın tadını doya doya çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bahara Merhaba derken, sosyal medyada özellikle takip ettiğim Merve Butik Tash'ın yeni ürünleriyle karşılaştım. İşte dedim, Baharın başı, yazın habercisi ürünler bunlar olsa gerek. Gerçekten özenle ve birbirinden güzel bir şekilde tasarlanan bu ürünlere verilen emeği göz ardı etmek mümkün değil.




Üstelik sürekli yeni ürünler tasarlayan bu butikte özel sipariş üzerine de çalışmalar yapılmaktadır. Siz de yazın hazırlığını bahardan yapmaya başlayanlardan iseniz bu ürünlere bakmadan geçmeyin derim. Bu güzel ürünlere ulaşabileceğiniz iletişim adresi:

https://www.facebook.com/merve.butiktash

Merve Hanıma da bu güzel ürünleri için teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.

                                                                                                               Elif DURUK