3 Eylül 2012 Pazartesi

ERGENLİK


            Ergenlerin temel uğraşı özerk olduğunu hissedip ayrı kimlik-kişilikte olduğunu kendisine ve etrafındakilere onaylatmaya ihtiyacıdır. Genellikle ilk özerklik dönemlerinde anne-babanın kendi aralarında ki ve başkalarıyla olan iletişimlerini taklit edip kendi bireysel özerkliği- rengini vermeye çalışır. Ergenliğe giren gencin ilk tepkisi isyan etmektir ve isyanın içeriği hiç önemli değildir. Özerk bir birey olmanın tek yolu egemenliği altında olduğuna inandığı güç ve iktidara direnip muhalefet olmak ergenler için ilk kuraldır diyebiliriz. Yani ergenin psiko-toplumsal açıdan birinci gelen problemi evde ebeveynine okulda ise öğretmenlerine başkaldırmaktır. Ergenlere göre otoritenin kendisinden talep ettiği şeyin tersini yaparak özerklik temin etmiş olacaklardır.

            Bu dönemde güç ve otorite sahibi kişiler ergenin özerklik çabası adı altında sürdürdükleri çatışmaları anlayışla karşılar; onun özerkliğini kabul eder ve ciddiye alırlarsa bu süreç çok daha kolay atlatılır ve daha sonraki yaşamında sağlıklı gelişimin belirtilerini sürer. Diğer bir yandan düşünce ve davranışlarıyla alay edilen, dinlenmeyen, çocuk olarak dahi adam yerine konulmayan bir aile ortamında yetişen ergenlerin böyle bir beklenti bir yana başkaldırma gibi bir lüksleri dahi yoktur. Bu durumda son şansını kaybeden ergenler ileriki yaşamlarında; büyük bir kimlik krizi ve bocalamasına girip başkalarının peşlerinde dolaşan kendine ait fikirleri ve görüşleri olmayan bireyler olmaları maalesef ki pek kaçınılmaz son olabilir.

            Aynı zamanda amaç edinebilme, yönelebilme ve uygulayabilme yeteneği aramaya çalışacaklardır. Burada da içerik önemli değildir. Otorite olarak görülen kişiler bu uğraşı onaylamadıkları için olayın özüne değil içeriğine takılmaktadır. Buda ciddi sorunlara yol açmaktadır. Hem başkaldırı hem uğraş isteyen ergen aile tutumları dışında rol denemeleri yaparlar ve genellikle başarılı olunan roller kalıcı olabilir. Aileler bu durumlar karşısında panikler ve ciddi önlemler almaya başlarlar.

            Ergenlerin arkadaşları çoktur ancak dostluklara ihtiyaç duyar ve aramaya başlarlar. Öyle bir dost ararlar ki; hem başkaldırabilsin hem amaçları olsun, hem de sırlarını paylaşabilsinler. Böylelikle suni sırlar oluştururlar ve bu sırlar onlar için hayati önem taşır. Dostlarıyla gizlice buluştukları mekanları vardır, orada buluşup sırlarını paylaşırlar. Bu durumda aile yine panikler ve “ Biz dostuz. Sırlarını bizimle de paylaşabilirsin.” Diyerek çocuklarını aldatıp dostlarını satmalarını ve ispiyonlamalarını ister hatta zorlarlar.

Eğer olurda dostlarını satarlarsa daha sonra kendilerini kaypak güvenilmez ve asla kimseye güvenmeyen bireyler olduklarına inanırlar. Hele ki bu durum ortaya çıkarsa tüm sosyal çevrelerinden dışlanırlar. Bu dönemdeki sırdaşlığı otorite gördüğü kişilerce anlayışça karşılanır hatta desteklenir ve saygı duyulursa ergende sırdaşlık, güvenilirlik ve sır saklama yetisi gelişir. Hem kendisi başkalarına güvenebilecek hem de kendisine güven duyulduğundan emin olma formatını geliştirebilir. Hayata gerçek manada başarılı olan bireyler ergenlik döneminde sırdaşlıkları öğrenmiş bu sınavları başarı ile vermiş ve güvenilirliklerini kanıtlamış insanlardan oluşur. Bu tip bireyler toplum tarafından saygı ile anılan, güvenilirlikleri çok yüksek kişiler olabilirler.   

Kimlik ve birçok rol denemeleri ile beraber tüm dünyayı yorumlaya bilmekte isteyebilirler. Dünyayı anlamlandırmak için ideolojik bir bakış tarzı geliştirmek ister ve çabalarlar. Yine içerik önemli değildir. Burada boşluktan kurtulmak isteyerek var olma çabası gözlemlenebilir. Aksi takdirde boş dayanıksız gibi hissedebilirler.

Ergenleri bu dönemde rahatsız etmeden denetleyip saygı duyarsak ve öyle kabul ettiğimizi hissettir-gösterirsek daha ılımlı yaklaşır ve önleri açarız. Bu yetileri destekler ve kimlik oluşturma konusunda cesaretlendirirsek, geliştireceği kimlik bu sefer gerçekten kendine özgü olur. Ruhsal açıdan sağlıklı ilerlediği kimliğini zamanla doldurup güçlendirerek hayatın içinde en iyi şekilde var olabilir. Geleceği ise bu fırsatları yakalayamayanlardan daha da iyi olması muhtemeldir.
Kaynak: Tahir ÖZAKKAŞ – Bütüncül Psikoterapi

                                                                                                                     
                                                                                                                                           
                                                                                    TUBA KARADUMAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder