4 Şubat 2013 Pazartesi

ŞİZOFRENİ BÖLÜM IV

Şizofreni ile zekâ düzeyi arasında ilişki var mıdır?
Bu soru özellikle Akıl Oyunları filminden sonra daha sık sorulmakta. Aslında şizofreni farklı zeka düzeyine sahip bireylerde görülebilir. Ancak daha yüksek zihinsel kapasite gösteren bir işte çalışan bireylerde hastalığın oluşturduğu gerileme daha belirgin olmaktadır. Hastalığın zeki insanlarda görüldüğüne ilişkin kanının bundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Öte yandan hastalık zihinsen yetenekleri gerilettiğinden hastalık öncesine göre çoğu bireyin zekâ katsayısında (IQ) düşme olmaktadır.
Şizofreni hastaları tembel midir?
Hastalık nedeniyle okulu, işi bırakmak veya tıraş olmak, yatak toplamak, markete gitmek gibi günlük işleri yapmamak şizofreni hastalarının sıklıkla karşılaştıkları durumlardandır. Aileler bunu tembellik olarak yorumlarlar. Oysaki hastalık öncesinde kişi başarılı ve düzenli bir hayata sahip olabilir. Hastalıkla birlikte gelen bu gibi “üşengeçlikler” negatif yan etkilerdendir. Ailelerin daha duyarlı olmalarında fayda vardır. Bize basit gelen işler şizofreni hastaları için oldukça zor olabilir.
Şizofreni hastası başkalarına zarar verir mi?
Aslında şizofreni hastalarının zararı kendilerinedir. Günümüzde şiddet giderek salgın bir hastalık gibi yayılıyor. Çevremizde “sağlıklı-normal” diye kabul edilen birisinin karısına, meslektaşına hatta hiç tanımadığı birisine şiddet uyguladığını duymayalım. Buna karşın şizofreni hastalarının “saldırgan” olduğuna ilişkin yüzyıllardır süregelen yaygın bir inanış var. Hastalık nedeniyle çevrede olup bitenleri yanlış yorumlayan hasta uygun davranışı seçmekte zorlanabilir. Bu sebepten hastaların konuşmaları, davranışları başkalarına garip gelebilir. Ancak çevreye zarar verme durumu ilacını düzenli almayan, alkol-madde kullananlar için söz konusudur. Saldırgan davranışlar gerçekleşirse, sıklıkla yakın aile bireyleriyle sınırlıdır. Şizofreni hastaları arasında tekrarlanan suç işleme durumu toplum ortalamasının altındadır. Öte yandan şizofreni hastaları yaygın biçimde çevrenin fiziksel ve duygusal saldırılarına maruz kalmaktadır. Hastaların saldırgan olduğuna ilişkin önyargıyı ortadan kaldırmak için en etkili yol; bu kişilerin düzenli tedaviye devam etmelerinin sağlanması ve alkol-madde kullanımının önlenmesidir.
Şizofreninin tanısında kullanılan film, test vb. tanı yöntemleri var mıdır?
Şizofreni alanında kullanılan laboratuar yöntemleri hızla gelişmekle beraber bunlardan hiçbiri hastalığın kesin tanısının konmasında bize yardımcı değil. Günümüzde kişinin genetik özellikleri saptanarak hasta olanlarla olmayanlar arasındaki farklar saptanabiliyor. BT, MR gibi beyin görüntüleme yöntemleri, beyin elektrosu (EEG) şizofreni hastalarının beyinlerinde sağlıklı kişilere göre bazı farklılıklar olduğunu gösteriyor. Ancak bu yöntemler daha çok ayırıcı tanıda yararlı olmakta. Bununla beraber laboratuar yöntemlerindeki gelişmelerin hastalığın oluşma nedenleri, tedaviye yanıtın ölçülmesi gibi konularda bize çok yararlı olacağı kesindir.


Şizofreni tanısı nasıl konur?

Tanı koymak için sadece hastanın yakın dönemindeki durumunu değerlendirmek yeterli olmaz. Pek çok psikiyatrik bozukluğun belirtileri birbiriyle örtüştüğünden tanı koymakta aceleci olmak hatalı sonuca yol açar. Tanı, psikiyatristin başında olduğu bir ekibin, muayene, aile görüşmesi, psikolojik test sonuçları, diğer laboratuar incelemelerinin sonuçlarını değerlendirmesiyle konur. Konan tanının geçerliliğini test etmek için hastanın birkaç ay izlenmesi uygundur.

Erken tanı şizofreninin gidişini etkiler mi?
Aslında pek çok hastalık erken tanı ve tedaviyle daha olumlu gidiş gösterir. Aynı şey şizofreni için de geçerlidir. Hastalığın ilk belirtilerinin ortaya çıkmasından hekime başvurulmasına kadar geçen süre uzadıkça hastalığın daha yavaş işlediği ve alevlenmelerin daha sık tekrarlandığı bilinmektedir.

Anne babanın hatalı tutumu şizofreniye neden olur mu?
Aileler çoğu zaman yakınlarının hastalığının nedenine ilişkin düşünürken kendilerini de suçlar. Çocuklukta yaşadıklarımız kişilik özelliklerimizin oluşmasında rol oynamakla beraber, bu yaşantılar tek başına şizofreniye yol açmaz. Öte yandan şizofreni başladıktan sonra ailenin hastaya karşı tutumu, hastalığın nasıl seyredeceği konusunda belirleyici olmaktadır. Hasta bireye aşırı eleştirel ya da aşırı koruyucu kollayıcı davranan ailelerde hastalık daha sık alevlenmekte, daha çok hastaneye yatış gerekmektedir. Hastaya çocuk ya da hasta muamelesi yapmamak, onu yönetmeye kalkmamak önemlidir.
Çocukluk döneminde şiddete ve cinsel istismara maruz kalmak ileride şizofreniye yol açar mı?
Araştırmalar şizofreni hastaları arasında çocukluğunda ciddi ya da uzun süreli şiddete, cinsel tramvaya, hatta duygusal ihmale uğramış olanların toplum ortalamasından daha sık görüldüğünü gösteriyor. Ancak bu tür olumsuz yaşantıların şizofreni gelişmesi için diğer risk etkenlerinin de bulunduğu kişilerde hastalığın ortaya çıkmasına yol açtığı ya da kolaylaştırdığı söylenebilir.
Psk.Feza OKTAY

Kaynak: JANSSEN-CILAG a division of johnson & johnson

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder