Doğmak,büyümek ve yitip gitmek..
Irvin D.YALOM bu üç konular üzerine öyle takılı kalmışki bu eserini tamamen içindeki her bir hikayaye işleyerek bizlere sunmuş.
Bunlar:
''Aşkın Celladı''
''Tecavüz Yasal Olsaydı''
''Şişman Bir Hanım''
''Yanlış Çocuk öldü''
''Benim Başıma Geleceğini Hiç Düşünmemiştim''
''Usulca Gitme''
''iki Tebessüm''
''Üç Açılmamış Mektup''
''Terapide Tek Eşlilik''
''Sahibini Arayan Düşler''
Psikoterapist Irvin D.
Yalom’un bu kitapta ısrarla değindiği yalnızlık, ölüm korkusu ve yaşama amacını yitirme gibi,
hiçbirimizin görmezden gelemeyceği temel insanlık rollerine dair kaygılarından rahatsız
olan hastalarıyla yaptığı çalışmalardan seçtiği hikayelerinden oluşmaktadır.
''Dr.Yalom bu öyküleri aktarırken, bir insan olarak psikiyatrın terapi
sürecinde karşılaştığı güçlükleri de, duygusal ve sürükleyici bir dille
anlatıyor.''
Ve çoğu zaman Yalom'un hastalarıyla
birlikteyken onlar anlatırken, kendi içine dönüp eleştirel bir şekilde
kendini incelemeside dikkat çekmekte..
Kitap parça parça hikayalerden oluşmasından kaynaklı anlatımımdan sizi tam anlamıyla doyuramadığımı hissettim.Bu yüzden sizlere kitabın önsözünden bir miktar paylaşırsam belki okumaya dair fikirleriniz birz daha hareketlenebilir : )
Önsöz
Şöyle bir sahne düşünün: birbirlerini
tanımayan üç dört yüz kişiye çift çift ayrılmaları ve eşlerine şu bir
tek soruyu tekrar tekrar sormaları söyleniyor: “Ne istiyorsun?”
Daha basit bir şey olabilir mi? Masum
bir soru ve onur yanıtı. Oysa ben, bu grup alıştırmasının beklenmedik
güçte duygular uyandırdığına defalarca tanık olmuşumdur. Çoğu kez birkaç
dakika içinde oda yoğun bir heyecanla sarsılır. Erkekler ve kadınlar
hem hiç de çaresiz ve yoksul olmayan, başarılı, sağlıklı, iyi giyimli,
yürürken ışıltılar saçan İnsanlar ta derinlerinde çalkantılar yaşarlar.
Sonsuza dek yitirmiş oldukları kişilere ölmüş ya da yanlarında olmayan
anne ve babalara, eşlere, çocuklara, arkadaşlara seslenirler: “Seni
tekrar görmek istiyorum.” “Sevgini istiyorum.” “Benimle gurur duyduğunu
bilmek istiyorum.” “Seni sevdiğimi ve bunu sana hiç söylemediğim için ne
kadar pişman olduğumu bilmeni istiyorum.” “Dönmeni istiyorum Öyle
yalnızım ki.” “Hiç yaşamadığım çocukluğumu istiyorum.” “Sağlıklı olmak,
yeniden genç olmak istiyorum. Sevilmek, sayılmak istiyorum. Yaşamımın
bir anlamı olsun istiyorum. Bir şey başarmak istiyorum. Umursanmak,
önemli olmak, anımsanmak istiyorum.”
Ne çok istek. Ne çok özlem. Ve ne çok
acı, yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde. Yazgı acısı.
Varoluş acısı. Hep orada olan, yaşam zarının hemen altında sürekli
uğuldayan acı. Ulaşılması böylesine kolay olan acı. Pek çok şey basit
bir grup alıştırması, birkaç dakikalık derin düşünce, bir sanat yapıtı,
bir vaaz, kişisel bir kriz, bir kayıp bize en derindeki isteklerimizin
hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini anımsatır: genç kalmak, yaşlanmayı
durdurmak, yitirdiğimiz insanların dönmesi, ebedi aşkı bulmak, himaye
edilmek, anlam ve önem kazanmak, Ölümsüzlüğe kavuşmak.
Ne zaman ki bu ulaşılmaz istekler tüm
yaşamımıza egemen olur, o zaman yardım almak için aileye, dostlara,
dine bazen de psikoterapistlere yöneliriz.
Ölümü bir korku gibi değilde,bir kavuşma anı gibi görmeniz dileğiyle..
.. Kevser Aparı'dan sevgilerle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder