1 Ağustos 2012 Çarşamba

MİNİK GİZLİLİKLER



Bu ay ruhsal gelişim evrelerinin en önemlilerinden eğitim ve öğretim evresini ele alalım. Bu evreye bazı kuramcılar latent (gizlilik) demişlerdir. Çoğu bilim adamının araştırmaları ve söylemlerine göre bu dönemde de cinsel yapılanmanın aynı hızıyla devam ettiği görülmüştür. Çocuğun önceki dönemlerden olumsuzluklarla dolu yaşanmışlıkla ile bu döneme girmiş ise bu dönemde o olumsuz etkilerin izlerini sürdürecek, muhtemel olarak kişilik örgütlenmesindeki bu çatlakların daha da derinleşmesi kaçınılmaz olur. Tüm bunlardan sonra çocuğun şansı var ise okul hayatında iyi bir eğiticiye denk gelirse olumsuz yaşanmışlıkları iyi yönde değişir ve olumlu olarak ilerleyebilir.

Okul çağına gelmiş çocuklar genel olarak ailesi tarafından koşulsuz sevilip korunurlar. Mutlu hissettirilen çocuk yaptığı her işi, becerilerini etrafı tarafından önemsenmesine alışmıştır. Bu evrede eve gelen yaşıtları ile oyuncaklarını, eşyalarını paylaşırken rekabet duyguları, narsist (bencil) istekleri, güç ve iktidarı kullanma yönündeki istekleri çatışmalara yol açmaya başlayabilir. Her çocuğun bu çatışmalar sonrası kendini haklı ve önemli olduğu duygusunun sardığını söylemek yanlış olmaz. Bu dönem içerisindeyken çokça rol denemeleri yapar. Sebebine zeki olma isteği diyebiliriz çünkü sınıfta zeki ve çalışkanlar sevilir. Eğer çocuğun biyolojik olarak zekası yetersiz, azimsiz ve ya kararlı değil ise mücadeleden vaz geçip kendisini var olma arayışına yöneltir. Bu bilinç dışı bir süreçtir.

Çocuk yetilerini (özgüven, vb.) kazanamamışsa ağır hüsranlarla dolu bir süreç başlamış demektir. Kendi yetilerini kazanabilmesi için toplum önünde becerilerini sergilemesine müsaade etmek ve bastırmamak atılabilecek en büyük adımlardan biridir. Çocuğa kendini ispatlayacak ortamı oluşturmak yine ebeveynlere düşmektedir. Örneğin; milli sporcu olacağına inanan bir çocuğu iyi olduğu spor alanına yöneltmek gibi.

Gelelim okul günlerine. Eğitmen tarafından sınıf içerisinde aşağılanıp alay edilen bir çocuğun sınıfında ki kendi kişilik örüntüleriyle gelen diğer çocuklar bu çocuğun sorunlarını daha da derinleştirerek onunla alay edip, aşağılayabilirler. Aşağılık kompleksinin derinleştiği, yetersizlik duygularının doruğa ulaştığı anlar yaşayan bireyler her yaptıkları hatalarda bu hisleri duyacaklardır diyebiliriz. Hayatta kalmak için arkadaşlarına acımasız davranabilirler ve ya bireysel zaaflarını yansıtarak kendileri kurtarmaya çalışırlar. Bu durum onları daha da dibe çekebilir.

Gördüğümüz üzere hayatımızdaki en büyük yanlışlıklar en minik gizliliklerin içerisinde saklı olarak kişiliğimizdeki ilk kırılmalarıoluşturur. Kimimiz benliğimize karşı koyamadan etrafımızdakileri aşağılayıp dururuz tıpkı eğitimcilerimizin bizi aşağıladıkları gibi. Kimimiz etrafımızdakileri bir aşağılar bir yüceltiriz tıpkı bir önceki gün yüceltip bir sonraki gün bizi aşağılayan eğitimcilerimiz gibi. Kimilerimiz ise hiçbir fikir beyan edemeyen küçük köleciler gibi denilenleri yapmak zorunda hisseden bireyler olur, pek fazlaca arkadaş edinemeyiz, belki de sebebi sürekli itilip-dışlanmış olmamızdan kaynaklanıyordur. Unutmamak gerekir ki ilk eğitmenlerimiz anne ve babalarımızdır.
Kaynak: Tahir ÖZAKKAŞ – Bütüncül Psikoterapi
                                                                                                                   Tuba Karaduman





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder