Müzik hepimiz için hayatimizin vazgeçilmezlerinden.. Yapılan çalışmalar müziğin
ayni dil gibi tamamen insanlara özgü olduğunu gösteriyor. Bazı kuş çeşitleri,
yunus ve balinalar ses dizelerini öğrenme ve taklit etme kapasitesine sahip
olsa da müzik yapma kabiliyeti tamamen bizlere özgü gibi görünüyor. Araştırmalar
beynimizde bir çok müzik merkezi olduğunu ve bu merkezlerin müziğe adeta bir orkestra
gibi bir arada çalışarak tepki verdiklerini gösteriyor. Ayrıca müzik dinlediğimizde
beynimizin yemek ve cinsellikle bağdaştırılan ödül merkezleri aktive oluyor. Yani
müzik gerçekten içimizde. Peki neden?
Yaşamımızı sürdürme ve üreme açısından direk bir avantaj sağlamamasına rağmen
fizyolojimize bu kadar derin işlenmiş olması müziği evrimsel psikolojinin ilgi odaklarından
biri yapıyor.. Bazı görüşler müziğin ayni anda birçok kişiyi etkileyebildiği için
hayatımızda bu denli büyük bir yer kazandığından bahsediyor. Müziğin -ordu
bandosu mantığıyla- grupların avlanma ya da savaş sırasında ruh halini ve davranışlarını
koordine edebildiği ve bu faydası sebebiyle varoldugu öne sürülüyor. Günümüzde
ise müziğin bu sosyal yönü oldukça farklı bir hal almış durumda. Artik müziği çoğunlukla
etrafımızdakilere bağlanmak için değil kulaklıklarımızı takip kendimizi
soyutlamak için kullanıyoruz. Yine de ayni müzik türlerinden hoşlanan insanlar arasında
anında oluşan yakinlik ve konser alanlarında paylaşılan ortak coşku müziğin
sosyal gücünü destekliyor.
Müziğe dair ilginç olan bir noktaysa neredeyse tüm kültürlerde müzik
sistemlerinin benzer özelliklere sahip olması. Nota sistemleri aslında tamamen
matematik üzerine kurulu ve uzun bir sure boyunca Avrupa eğitim sisteminde
müzik matematiğin bir alt dali olarak görülmekteydi. Müzik notalarının arasındaki
oranlara bağlı olarak dünyanın neresinden olursa olsun insanlar hemen hemen
ayni nota kombinasyonlarını hoş ya da rahatsız edici buluyorlar. Thomas Fritz
ve ekibinin (2009) Kamerun’da bati müziğini daha önce hiç duymamış bir kabile üzerinde
yaptığı testler, müziğin teknik özellikleri yani sıra duygusal içeriğinin de evrensel
olduğunu gösterdi. Kabile üyeleri daha önce hiç duymadıkları bati müziğinde
hangi şarkıların mutlu, üzgün yahut korku verici olduğunu başarıyla tespit
edebildi.
Müziğin gelişim üzerindeki etkileri ise tam olarak anlaşılabilmiş değil.
“Mozart etkisi” olarak bilinen hamilelik sırasında klasik müzik dinlemenin bebeğin
zekâsını geliştirdiği iddiası bilimsel bir çalışmanın magazinde çarpıtılması
sonucu ortaya çıkmış ve aslında doğru değil. Okul çağında çocuklara müzik dersi
aldırmanın disiplin ve çalışma etiği açısından faydaları olsa da okul
başarısına net bir olumlu etkisi olup olmadığı konusunda tartışmalar sürüyor.
Müzik terapisi ise başlı başına bir yazı konusu olup, kimi vakalarda konuşma
terapisinden çok daha iyi sonuç verdiği gözlenmektedir.Faydası olsa da olmasa da müzik dinlemenin eşsiz bir keyif olduğu tartışılmaz.
Bu yüzdendir ki müzik psikolojisi, psikolojinin hızla gelişmekte olan bir alanı
haline geldi. Müzik psikolojisi alanındaki
anahtar sorular ve araştırmalar hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz
“The Music Instinct” adli belgeseli izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.
Belgeselin resmi web
sitesi: http://www.pbs.org/wnet/musicinstinct/
Belgesel - YouTube: http://www.youtube.com/watch?v=wZmMF6cprC0
Fritz et al. makalesi : http://www.kognitywistyka.umk.pl/2009/texts/sdarticle-305.pdf
İrem Nur Önay'dan sevgilerle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder